Temessül ve Tecessüd
‘Şekil alan’
daha önemli olsa da, alınan şeklin de önemi kritiktir. Bilgiden olma, yeni bir
bilgi olarak doğma, belirli bir şekil ve biçim alıp, işlevini sürdürme süreci
ilginçtir. Gördüğümüz şekle göre anlarız kediyi, köpeği. Küçük ölçeklerde de, protonun
zerrelerinden atom ve molekül düzeyine çıkınca da, şekil alma veya şekle girme
çok önemlidir. Bu seneki, 2017 yılı, Nobel kimya ödülü, “DNA’da, ‘Peryot’ adı
verilen genin, şekli bozulmadan inceleme yöntemi” keşfine verildi.(1) Söz konusu
protein molekülü de karbon, hidrojen, oksijen ve nitrojen (azot) atomundan
oluşur. Bilindiği gibi Peryot ve benzeri organik moleküllerin fonksiyonlarını,
işlevlerini, belirleyen belirli şekilleri vardır ve bu şekiller kritik düzeyde
önemlidir. Hücrenin içindeki suyu ani
soğutarak, kristalleşmeden camsı, ‘glassy’, bir durum almasını ve Peryot’un işlevinin
incelenmesini sağlayan yöntem ödül aldı. Peryot geni günün belirli saatinde,
hücrenin ‘protein yapan makinesine’, kendi ürettiği ve kodladığı bir ‘haberci
molekül’ gönderir. Koda uygun üretilen molekülün miktarı, beyinde, günün
belirli saatlerinde, artar ve belirli saatlerinde azalır. Azaldığında gündüz,
çoğaldığında gecedir.
Ayetlerde kısaca
değinilen kavramlar, örneğin, ilmin, bilginin şekil alması, cisimlenip, maddeleşip
bedenleşmesi gibi, bilimsel olarak kanıtlanır. Maddî ve materyal olmayanın şekil
alması ‘temessül’, cisimlenmek, ‘tecessüd’, cesedlenmek ve ‘hıfz ediciler’ deyimleriyle
yer alır. Bu kapsamda hıfz edicilerin özel bir yeri vardır. Bunların bilim ve
tekniğin derinliğine vakıf olabilme özelliğine sahip olduğu açıklanır. Hafızanın
bedene dönüşmesi gibi aklı zorlayan bir kavramdır. İnsan, bedeni var ama beden
değildir, cisimlenen bilgi birikimidir, ilimdir. Her şey gibi insan da
bilgisinin deposudur ve bu depoda bilgiden başka bir şey yoktur.
“Ruh, nurunu setrettiği, örttüğü
zaman nefis zulmeti gecesi; ruhun nuru tecelli ettiği zaman ruhun nurunun gündüzü
oluşur. İlmin idraki örtündüğü zaman, şuur kapandığında, dalgınlık halinde
nefsin, maddenin zulmet gecesi oluşur, insan karanlıkta kalır, çevresini veya
çevresinde ne olup olmadığını bilemez, farkında olamaz. İlmin idraki ortaya
çıkınca, şuur açılınca, anlayış ve idrakin parlaklığında ve aydınlığında,
gündüz olur, her şey bilinir ve anlam kazanır. İdrak ve şuurun parlak ve sönük
oluş hallerinin insanda buluşması durumunda, Rahmanın arşı olan kalbin vücudu
zahir olmuş, ortaya çıkmış demektir. Çünkü kalp, nefis ile ruhun buluşmasından
hâsıl olur. Kalbin bir yüzü ruha, Fuat kapısı olarak, bir yüzü de nefse, Sadır
kapısı olarak, açılır. Kalp ruhtan bilgi ve hakikatleri alır. Kalp, nefis ile
sırları hıfz eder, sırlanan ilmin maddeleşmiş halini, derinliğine inerek,
ayrıntısıyla bilir. Nefis, sırları gizler, kaydeder ve hafızada saklar,
hakikatin manaları bu yüzünde temessül eder, cisimlenir, bedenleşir, şekil
alır, biçimlenir.” (92 Leyl,1) Nebi Aleyhisselâm: «Beni gören, yalnız beni
görür, çünkü şeytan benim suretimle temessül edemez»
“Siz, Hakk’ın, ‘hıfz ediciler’inden,
ilim yüklenebilen kuvvetlerinden oluştunuz. Siz, bu güç ve kuvvetlerin
cisimlenmiş, şekil ve suret kazanmış, cisimleşmiş halisiniz. Bedenlerinizden
sıyrılıp çıkmanız, soyunmanız halinde durum apaçık görünür. Suretlerinizin bir
kısmı size sevap ve rahatlık veren ruhani latif kuvvetlerdir. Bir kısmı ise
size azap veren cismani muzlim, zulmetli ve meçhul, suretlerdir. Cismani
azalarınız, organlarınız hal lisanı ile sizin yaptıklarınızı hatırlar ve
işlediklerinizi söyler. Hafıza semavi bir güçtür ve ruhun bedenden ayrılması
halinde yapılanları ortaya koyar.”(6.61) Bedenleşenin son haline biz deriz, ya
ilk hali?
Bir atomda yoğun iletişim ve
etkileşim içinde olan elektromanyetik ‘kuvvetler’ vardır. Bozonların içindeki
yoğunluk nedeniyle atom kütle kazanmış sayılır. ‘Bilgi yüklenebilen kuvvetler’
sayesinde, üç dört atomun bir molekül oluşturması harika ve üstlendiği görev
bir mucizedir. Önce 24 saatlik bir zaman kavramına göre kodlu diğer bir molekül
üretip ‘hücrenin protein yapan makinesine’ haber göndermesi hafife alınıp
geçilecek bir oluşum değildir. Ayrıca, insanın her organı ne zaman ne yaptığını
açıklayabilir, böylece yaşanan süre boyunca her yapılan bilinebilir. Kişiler
bir bütün olarak veya organları ayrıca iş yaparken, ileride her şeyin
bilineceği bilinciyle yapmalıdır. Ortaya çıkacağının bilinmesi davranışları
değiştirebilir. Herkes tarafından duyulacağından ve bilineceğinden emin
olunduğunda saklı, gizli, kötü bir şey ne yapılır ne de söylenir. Dijital,
elektronik bir ortamda, bir USB belleğinde olduğu gibi, kaydedilip saklanabilen
olay ve eylemlerin tekraren izlenebilmesi, anlatılan ‘hıfz ediciler’ kavramına
örnek gösterilebilir. İlmin bilgilerinin bir kısmı yazılım halinde biçimlenirken
bir kısmı da donanım halinde şekil alır. Yazılım ve donanım, ruh ve beden
insanda buluştuğu zaman kalp doğar ve her ikisini de cisimlenip, şekil alıp tüm
halleriyle idrak eder ve yaşar.
“İnsana
iman, kalbin temessülü, nefsin tenevvürü, ruhun müşahedesiyle kökleşmiş olması
halinde yararlı olur. Hakk’a teslim olmamış, sıfatın tecellisine, müşahede
ederek, gözleyerek, alışmamış; Zatın şuhudu, uyanıklığı ile zevk almak amacıyla
zat muhabbeti yapmamışlara iman yararlı olamaz. Kemale ermeyen, bilemeyen,
kendine yazık eder, alacağı zevkten mahrum olur.” (6.158) Nefis sıfatlarından
ve efal libaslarından soyunmanız halinde, semavi kuvvetlerle, meleklerin
temessül edip etmemeleri halleriyle, imdadınıza yetişiriz. (8.9) “Kalp, nefis hey'etiyle teşekkül edince,
kalbin nasibi de nefsin nasibi suretinde temessül eder. Nefis, kalbe ram
olursa, tabi olursa, şehvet iffete dönüşürse, kalp, nefsin huzurunu sağlamak
amacıyla nefsin iyi, güzel, doğru ve meşru ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılar.
Böylece dünyevî ihtiyaçların yanında uhrevi zevkler de katlanarak yaşanır.” (11.15).
Kalbi henüz temessül etmemiş olanda iman aranmayabilir.
Halk edilen
zatlara ve mahlûkların hakikatlerine bakılırsa, heykel ve suretlerin, şekil ve
biçimlerin cesetlendiği, maddeleştiği ve hakikatine uygun bir şekilde
cisimlendiği görülür. Her şeyin bir hakikati ve o şeyin mevcut olmasına sebep
olan bir aslı, özü ve melekûtu, madde ve manası, vardır. Her şeyin bir vasfı ve
mazharı demek olan bir zilli, gölgeleşmiş, maddeleşmiş hali vardır. Şeylerin
kendisi ve cesetleri farklıdır ve bunlar secde edici halde temessül ve tecessüd
eder, cisimlenir ve cesetlenir. (16.48) Herkes kendi kitabını okur.
Ameller heyet ve suretleriyle temessül eyler. İnsanın nefsi, yaptığı şeyleri
ayrıntılarıyla müşahede eder, gözlemler. (17.13,14) Veledin halk olunması için,
ruhumuz Meryem'e güzel surette bir beşer olarak temessül etti. (19.17)
Umarım,
ilahi emirlere uygun okur, tefekkür eder, ibret alır, hıfz edicilerimizin bilim ve tekniğin derinliğine vakıf
olabilme özelliğini kullanarak, kendimizi kalpten bilebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder