14 Nisan 2017 Cuma

Kütle, Çekim Gücüdür


            Kütle, Çekim Gücüdür

            Her eşyanın bir ismi bir de cismi vardır. Her obje, ilminin deposudur ve içeriğinde başka bir şey yoktur. Her cisim, bir diğerinden farklı bilimsel özelliklere sahiptir. Bilim enerjinin kütleye dönüşümünü ve kütlenin bir çekim gücüne sahip olduğunu kanıtlarla açıklar. Hatta uzay zamanda çarpışan kütleler sahip oldukları çekim güçleriyle zaman mekânı büker. Kütle arttıkça çekim gücü de aratacağı için örneğin güneşin çekirdeğinde kütle enerjiye dönüşür. Bu nedenle de büyük bir ısı ve ışık yayılımı görülür. Bu ışımaya da EMR-elektromanyetik radyasyon denir. Şişme ve genişleme nedeniyle EMR soğumaya başlayınca da enerji zerreleri etkileşim içine girer, pıhtılaşır, katılaşır ve plazma halinden çıkar, madde veya kütle oluşumu gerçekleşir. Hatta güneşin çekirdeğindeki öldürücü gama fotonları soğuma sonucunda yüzeydeki görünür ışık fotonlarına dönüşerek canlılık yaratır.

            Akla hitap eden ayetlerin bazıları bilimsel bulgulara ışık tutar. “Bir madde vardır bir de bu maddenin çekim gücü vardır” denemeyebilir. Madde ile çekim gücü kuvveti ayrı şeyler olmayabilir. ‘Kuvvetler’ vardır ve bunlar uzay zamanı veya zaman mekânı büker, kuvvetin bir çekim gücü vardır, çekim kuvvetiyle bükülen zaman mekâna madde denir. Kuvvet “çekim” ve “itim” olarak iki çeşittir. Çekim ve itim kuvvetleri birbirleriyle etkileşime girer bu etkileşim alanında gölgeleşme, pıhtılaşma ve katılaşma oluşur böylece enerji maddeye, kütleye dönüşür. EMR olarak ışınım halinde yayılan enerji ışık hızında hareket eder. Işık hızında hareket eden enerji kuvvet taşıyıcısıdır. Bu nedenle gerek uzay boşluğu gerekse atomların içindeki boşluk tamamen boş veya bomboş, hiçbir şey yok anlamında değildir, kuvvetler vardır. Elektromanyetik kuvvetlerin yönleri ve güçleri vardır. Protonların çarpışması sonucunda ortaya çıkan zerrelerde bu kuvvetlerin yönleri, güçleri ve etkileşimleri, kısaca, tüm özellikleri açıkça görülebilir ve belirlenebilir. Etkileşim içindeki kuvvetlere madde denebilir.

            “Allah öyle bir zattır ki ihya edici ve diriltici olarak, sıfat tecellisi ile şişirici rüzgârlar gönderir. Bilemezlik, cehaletle ölü kalbi bilerek diriltmek üzere pak, temiz ilim suyu ruh semasından indirildi.” (25.48) İlim ile dirilmeyen, henüz bilemeyen kalbin ne varlığından ne de diriliğinden söz edilebilir. İndirilen ilim, hem nefsin inşa edici kuvvetlerini oluşturan uygulamalı bilgileri hem de ruhani kuvvetleri oluşturan nazari bilgileri içerebilir. Kısaca ilim ya teorik ya da pratik bilgi, ‘özellikli kuvvetler’ olarak hayata geçer. Uygulamaya dönük bilgiler bayındırlık ve inşaat işleriyle ilgili özelliklere sahiptir. Örneğin ilim, zerrelere artı veya eksi elektrik yüklü özellikler olarak iner. Bu tip özellikleri içeren bilgilerle oluşan kuvvetlerin belirli, önceden belirlenmiş, saptanmış güçleri vardır. Güçlü kuvvetlerin belirli alanlarda toplanmasıyla etkileşim oluşur ve enerji maddeye dönüşür. Ruhani kuvvetleri oluşturan nazari, teorik, kuramsal bilgiler ise oluşumlara anlam kazandırır. İnsan, ilmi idrak ederek eşyayı, eşyanın hakikatini, kuvvetleri ve güçlerini, özelliklerini bilerek dirilir, ilmin kaynağına ulaşır. “Ruhani güçler âlemine, sizi temizleyip dirilten pak ilim suyunu indirdik.” (25.49)

            Her olay veya eylem iş değildir. İş olabilmesi için belirli bir başlangıç ve son ile birlikte bir amaç veya bir hedef olmalıdır. Güçlü kuvvetler bir şekilde yönlendirilmeli ve yönetilmelidir. Tesadüf yoktur diyebilmek için her hareketin bir hedefi olmalıdır. Evrenin, yokluktan var olup yine yok olabilen zerrelerden birinin ani şişmesiyle oluştuğu bilimsel olarak kanıtlanmaktadır. Hatta eksi ve artı yüklü kuvvetler birbirlerini yok edebileceği için halen de evrenin bir hiç veya hiçlik olduğu bilinir. Kitap burada da küçük bir katkı sağlar denebilir. Zerreler tesadüfen ortaya çıkmaz bir amaç için çıkarılır ve hakkı verilerek, yani biri diğerinden farklı özellikler kazandırılarak, halk edilir, var edilir. Her zerre işe yarar.

            Kütle veya maddenin temeli olan, etkileşen kuvvetlerin her biri belirli bir güçtedir, ayrı birer bilgi veya özelliktir. Bilgi veya özellikler güçlü kuvvetlerdir, insan da gücünü bilgisinden alır. Bilgiler birleşerek bilim oluşturduğu gibi kuvvetler de birleşerek kütleyi ve galaksileri oluşturur. Uzay zaman da denen mekân zaman bir birleşik alandır. Kuvvetler mekân zamanı büker ve kütle oluşur. Bu kütleden de dağlar tepeler, evler arabalar oluşur. Aynı şekilde insan bünyesinde görme ve işitme gibi ayrı eylemleri oluşturup nefsin amaçlarını gerçekleştiren, uygulamaya dönük nefsanî bilgiler veya nefsanî kuvvetler vardır. Bu tür bilgiler hayatta olmayı ve kalmayı sağlar. Ruhani bilgiler, kuvvetler ise nehir geçer gibi hayattan geçmeyi, yaşama anlam katmayı ve sonuçta yaradılışın amacına ulaşmayı sağlar.

            “O ilim suyu, hakikatlerin, asıl vatanların, unutulmuş olan ahitlerin, verilen sözlerin, kavuşmanın ve aslın güzelliğinin hatırlanması için indirilmiştir. İlim, suretler, şekiller ve misaller verilerek anlatılmış ama insanlar suret, şekil ve misallerde kalmıştır. İnsan, celal perdelerindeki rahmani rahmet suretlerini görür ama rahimsi rahmeti düşünüp idrak edemez, küçümser, horlar.” (25.50) “Efalde hareket edilir, yenir, içilir, zevk edilir, cennetlerde fiilen yaşanır. Sıfat makamında ancak sıfatlar arasındaki fark idrak edilerek konuşulur, sohbet hazzı duyulur. Rahmandan bir hitaba sahip olunmadığı için efalde konuşma yoktur. Sadece rahimsi nimetler idrak edildiği için, henüz rahman idrak edilmediği için bireysel zevkler yaşanır. Rahimsi nimetlerin ardındaki rahmanî hitap duyulursa muhabbet başlar. Ruha erişildiğinde ise sohbet biter. Hakkın efal ve sıfatı bağışlandığında artık batıl değil hak sözü söylenir.” (78.32-38)

            Kitapta daima “Kuvay-ı Nefsanîye” ve “Kuvay-ı Ruhaniye” deyimleri kullanılır. Nefsanî bilgi kuvvetleri, ruh ve bedeniyle insanı oluşturan ve inşa eden gücü sağlar. Cehaletten bilgeliğe ve olgunlaşmaya ulaşma sürecini oluşturur. İnsan aklını kullanarak evrenin ve çevrenin ardındaki gerçeği arar. Ruh ve beden, kalp çocuğu sayesinde, madde esaretinden kurtulur. Maddeye bağlı ve bağımlı olmaz. İlmin kaynağından, ruhtan, akıl aracılığıyla alınan bilgiler beden arzında duygu ve düşünce fezasını oluşturur. Hareket ve eylemlerden sıfat ve zata yücelir, hakikati idrak eder. Verilenlerden verene ulaşmaya gayret eder.  Pak ilim suyu ruh semasından indirilir. “Lâ havle ve lâ kuvvete” deyiminin anlamı “Kimsenin kendine özgü gücü ve kuvveti yoktur” olarak idrak edilir.

            Efalde hareket edilir, yenir, içilir, zevk edilir, cennetlerde yaşanır. Sıfat makamında ancak sıfatlar arasındaki fark idrak edilerek konuşulur, sohbet hazzı duyulur. Rahmandan bir hitaba sahip olunmadığı için efalde konuşma yoktur. Sadece rahimsi nimetler idrak edildiği için, henüz rahman idrak edilmediği için bireysel zevkler yaşanır. Rahimsi nimetlerin ardındaki rahmani hitap duyulursa muhabbet başlar. Ruha erişildiğinde ise sohbet biter. Hakkın efal ve sıfatı bağışlandığında artık batıl değil hak sözü söylenir. (78.32-38)

            Kütle çekim gücüdür, kuvvetin mekânı büküşüdür. Bükülme ile yeterli basınç oluşunca enerji açılıma başlar ve ışık hızında yayılır. Açılım, mekân zamanı oluşturur. Kuvvetler bu çekim ve itim güçleri ile var ve yok oluşu sürdürür. Allah’ın kahrı lütuftur!

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder