Kütle, Çekim Gücüdür
Her
eşyanın bir ismi bir de cismi vardır. Her obje, ilminin deposudur ve içeriğinde
başka bir şey yoktur. Her cisim, bir diğerinden farklı bilimsel özelliklere
sahiptir. Bilim enerjinin kütleye dönüşümünü ve kütlenin bir çekim gücüne sahip
olduğunu kanıtlarla açıklar. Hatta uzay zamanda çarpışan kütleler sahip
oldukları çekim güçleriyle zaman mekânı büker. Kütle arttıkça çekim gücü de
aratacağı için örneğin güneşin çekirdeğinde kütle enerjiye dönüşür. Bu nedenle
de büyük bir ısı ve ışık yayılımı görülür. Bu ışımaya da EMR-elektromanyetik
radyasyon denir. Şişme ve genişleme nedeniyle EMR soğumaya başlayınca da enerji
zerreleri etkileşim içine girer, pıhtılaşır, katılaşır ve plazma halinden
çıkar, madde veya kütle oluşumu gerçekleşir. Hatta güneşin çekirdeğindeki
öldürücü gama fotonları soğuma sonucunda yüzeydeki görünür ışık fotonlarına
dönüşerek canlılık yaratır.
Akla
hitap eden ayetlerin bazıları bilimsel bulgulara ışık tutar. “Bir madde vardır
bir de bu maddenin çekim gücü vardır” denemeyebilir. Madde ile çekim gücü
kuvveti ayrı şeyler olmayabilir. ‘Kuvvetler’ vardır ve bunlar uzay zamanı veya
zaman mekânı büker, kuvvetin bir çekim gücü vardır, çekim kuvvetiyle bükülen
zaman mekâna madde denir. Kuvvet “çekim” ve “itim” olarak iki çeşittir. Çekim
ve itim kuvvetleri birbirleriyle etkileşime girer bu etkileşim alanında
gölgeleşme, pıhtılaşma ve katılaşma oluşur böylece enerji maddeye, kütleye
dönüşür. EMR olarak ışınım halinde yayılan enerji ışık hızında hareket eder.
Işık hızında hareket eden enerji kuvvet taşıyıcısıdır. Bu nedenle gerek uzay
boşluğu gerekse atomların içindeki boşluk tamamen boş veya bomboş, hiçbir şey
yok anlamında değildir, kuvvetler vardır. Elektromanyetik kuvvetlerin yönleri
ve güçleri vardır. Protonların çarpışması sonucunda ortaya çıkan zerrelerde bu
kuvvetlerin yönleri, güçleri ve etkileşimleri, kısaca, tüm özellikleri açıkça
görülebilir ve belirlenebilir. Etkileşim içindeki kuvvetlere madde denebilir.
“Allah
öyle bir zattır ki ihya edici ve diriltici olarak, sıfat tecellisi ile şişirici
rüzgârlar gönderir. Bilemezlik, cehaletle ölü kalbi bilerek diriltmek üzere
pak, temiz ilim suyu ruh semasından indirildi.” (25.48) İlim ile dirilmeyen,
henüz bilemeyen kalbin ne varlığından ne de diriliğinden söz edilebilir.
İndirilen ilim, hem nefsin inşa edici kuvvetlerini oluşturan uygulamalı
bilgileri hem de ruhani kuvvetleri oluşturan nazari bilgileri içerebilir.
Kısaca ilim ya teorik ya da pratik bilgi, ‘özellikli kuvvetler’ olarak hayata
geçer. Uygulamaya dönük bilgiler bayındırlık ve inşaat işleriyle ilgili
özelliklere sahiptir. Örneğin ilim, zerrelere artı veya eksi elektrik yüklü
özellikler olarak iner. Bu tip özellikleri içeren bilgilerle oluşan kuvvetlerin
belirli, önceden belirlenmiş, saptanmış güçleri vardır. Güçlü kuvvetlerin
belirli alanlarda toplanmasıyla etkileşim oluşur ve enerji maddeye dönüşür.
Ruhani kuvvetleri oluşturan nazari, teorik, kuramsal bilgiler ise oluşumlara
anlam kazandırır. İnsan, ilmi idrak ederek eşyayı, eşyanın hakikatini,
kuvvetleri ve güçlerini, özelliklerini bilerek dirilir, ilmin kaynağına ulaşır.
“Ruhani güçler âlemine, sizi temizleyip dirilten pak ilim suyunu indirdik.”
(25.49)
Her olay
veya eylem iş değildir. İş olabilmesi için belirli bir başlangıç ve son ile
birlikte bir amaç veya bir hedef olmalıdır. Güçlü kuvvetler bir şekilde
yönlendirilmeli ve yönetilmelidir. Tesadüf yoktur diyebilmek için her hareketin
bir hedefi olmalıdır. Evrenin, yokluktan var olup yine yok olabilen zerrelerden
birinin ani şişmesiyle oluştuğu bilimsel olarak kanıtlanmaktadır. Hatta eksi ve
artı yüklü kuvvetler birbirlerini yok edebileceği için halen de evrenin bir hiç
veya hiçlik olduğu bilinir. Kitap burada da küçük bir katkı sağlar denebilir.
Zerreler tesadüfen ortaya çıkmaz bir amaç için çıkarılır ve hakkı verilerek,
yani biri diğerinden farklı özellikler kazandırılarak, halk edilir, var edilir.
Her zerre işe yarar.
Kütle
veya maddenin temeli olan, etkileşen kuvvetlerin her biri belirli bir güçtedir,
ayrı birer bilgi veya özelliktir. Bilgi veya özellikler güçlü kuvvetlerdir,
insan da gücünü bilgisinden alır. Bilgiler birleşerek bilim oluşturduğu gibi
kuvvetler de birleşerek kütleyi ve galaksileri oluşturur. Uzay zaman da denen
mekân zaman bir birleşik alandır. Kuvvetler mekân zamanı büker ve kütle oluşur.
Bu kütleden de dağlar tepeler, evler arabalar oluşur. Aynı şekilde insan
bünyesinde görme ve işitme gibi ayrı eylemleri oluşturup nefsin amaçlarını
gerçekleştiren, uygulamaya dönük nefsanî bilgiler veya nefsanî kuvvetler
vardır. Bu tür bilgiler hayatta olmayı ve kalmayı sağlar. Ruhani bilgiler,
kuvvetler ise nehir geçer gibi hayattan geçmeyi, yaşama anlam katmayı ve
sonuçta yaradılışın amacına ulaşmayı sağlar.
“O ilim suyu, hakikatlerin, asıl
vatanların, unutulmuş olan ahitlerin, verilen sözlerin, kavuşmanın ve aslın
güzelliğinin hatırlanması için indirilmiştir. İlim, suretler, şekiller ve
misaller verilerek anlatılmış ama insanlar suret, şekil ve misallerde
kalmıştır. İnsan, celal perdelerindeki rahmani rahmet suretlerini görür ama
rahimsi rahmeti düşünüp idrak edemez, küçümser, horlar.” (25.50) “Efalde hareket edilir, yenir, içilir, zevk edilir,
cennetlerde fiilen yaşanır. Sıfat makamında ancak sıfatlar arasındaki fark
idrak edilerek konuşulur, sohbet hazzı duyulur. Rahmandan bir hitaba sahip
olunmadığı için efalde konuşma yoktur. Sadece rahimsi nimetler idrak edildiği
için, henüz rahman idrak edilmediği için bireysel zevkler yaşanır. Rahimsi
nimetlerin ardındaki rahmanî hitap duyulursa muhabbet başlar. Ruha
erişildiğinde ise sohbet biter. Hakkın efal ve sıfatı bağışlandığında artık
batıl değil hak sözü söylenir.” (78.32-38)
Kitapta
daima “Kuvay-ı Nefsanîye” ve “Kuvay-ı Ruhaniye” deyimleri kullanılır. Nefsanî
bilgi kuvvetleri, ruh ve bedeniyle insanı oluşturan ve inşa eden gücü sağlar.
Cehaletten bilgeliğe ve olgunlaşmaya ulaşma sürecini oluşturur. İnsan aklını
kullanarak evrenin ve çevrenin ardındaki gerçeği arar. Ruh ve beden, kalp
çocuğu sayesinde, madde esaretinden kurtulur. Maddeye bağlı ve bağımlı olmaz.
İlmin kaynağından, ruhtan, akıl aracılığıyla alınan bilgiler beden arzında
duygu ve düşünce fezasını oluşturur. Hareket ve eylemlerden sıfat ve zata
yücelir, hakikati idrak eder. Verilenlerden verene ulaşmaya gayret eder. Pak ilim suyu ruh
semasından indirilir. “Lâ havle ve lâ kuvvete” deyiminin anlamı “Kimsenin
kendine özgü gücü ve kuvveti yoktur” olarak idrak edilir.
Efalde
hareket edilir, yenir, içilir, zevk edilir, cennetlerde yaşanır. Sıfat
makamında ancak sıfatlar arasındaki fark idrak edilerek konuşulur, sohbet hazzı
duyulur. Rahmandan bir hitaba sahip olunmadığı için efalde konuşma yoktur.
Sadece rahimsi nimetler idrak edildiği için, henüz rahman idrak edilmediği için
bireysel zevkler yaşanır. Rahimsi nimetlerin ardındaki rahmani hitap duyulursa
muhabbet başlar. Ruha erişildiğinde ise sohbet biter. Hakkın efal ve sıfatı
bağışlandığında artık batıl değil hak sözü söylenir. (78.32-38)
Kütle
çekim gücüdür, kuvvetin mekânı büküşüdür. Bükülme ile yeterli basınç oluşunca
enerji açılıma başlar ve ışık hızında yayılır. Açılım, mekân zamanı oluşturur.
Kuvvetler bu çekim ve itim güçleri ile var ve yok oluşu sürdürür. Allah’ın
kahrı lütuftur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder