27 Mayıs 2018 Pazar

Oruçla Yükselme

Sevgili okuyucu kardeşim kitabı okumak veya indirmek istersen lütfen tıkla.
            Oruçla Yükselme

            İbadetler bedensel ve ruhsal olmak üzere ikiye ayrılır. Ayrıca, her ibadetin bir hikmeti vardır. Bir kişi için iyi olan çevresi hatta evren için de iyi olabilir. Kişi huzurda ve huzurlu ise çevresi de huzurludur. Her şeyin ardında, kendine özgü bir özellik ve ilim vardır. Âlem ile Âdem ikizdir, insanda ne varsa âlemde de vardır hatta aralarındaki sürekli etkileşim anlıktır. Ruh, ilim ve beden, madde ve mana, enerji ve kütle birbirine dönüşebilir, hepsinin ardında ilim ve malum, bir ve tek bilinç vardır. Bilim insanlarına göre “Kozmik Bilinç” vardır. İnsan bilincinin büyüğüne sanki “Kozmik”, küçüğüne “Hücre içi bilinç” denir. Hayat ve hayatın olmaması hali mevt de ortaya konan belirli bir ‘yönetim kudretidir’, bilinçli olarak yaratılmıştır. Kutsal mesajlar, bilimsel buluşlarla kanıtlanır. Örneğin, kütlenin oluşumunu açıklayan Higgs Bozonu bulunduğu için, kutsal mesajlardaki “Madde-i Heyula, hayalî görkemli madde” kavramı daha iyi anlaşılabilir. Çünkü bilimsel tanım olarak “Nasıl oluyor bilinmiyor ama ‘itim ve çekim kuvvetleri’ bu bozon içinde toplanır, pıhtılaşıp, kütle kazanarak maddeleşir” denir. Kütle de zaten enerjidir, birbirine dönüşür.

            Japon Yoshinori Ohsumi, (a Japanese cell biologist, has won the 2016 Nobel Prize for physiology or medicine) “Otofagosam” adı verilen, hücre içinde oluşup dolaşan ve ihtiyaç duyulmayan hücre parçalarını, kullanılabilecek alt parçalara ayıran, küresel bir bölüm keşfetti. Ohsumi, bu keşfiyle, 2016 yılında, fizyoloji veya tıp dalında, Nobel Ödülü kazandı. Bu sürecin, hücre içinde bir yenileşme süreci olduğu belirlendi. Hücreler, aç kaldıkları yani insan açlık hissi duyduğunda hücreler bunu algılar, içlerindeki bazı parçalarını yer. Bu sürece, “Kendini Yeme” anlamına gelen “Otofaji” denir. Açlığa ve enfeksiyon kapmalarına karşı uyum sağlama konusunda otofajinin önemi büyüktür. ‘Kendini yiyerek yenilenme’ süreci, hücrenin zor zamanlarda hayatta kalmasını sağlar. Otofaji, işgalci virüs ve bakterileri yakalayıp parçalayarak, vücudun iltihap kapmasına karşı savunmasında temel görev üstlenir. Otofaji sürecini yürüten, hücrenin içinde, “Otofagosam” adı verilen bölümdür. Hücrenin içinde, küresel balon şeklinde oluşup dolaşan bu bölüm, parçalanacakları toplar ve onları protein, şeker ve lipitlere dönüştürür.

             Hücreler, açlık hissinin algılayarak, otofaji sürecini hızlandırır. Otofaji, önemli fizyolojik fonksiyonları kontrol edip, hücre içinde alt parçalara bölünmesi ve yeniden devreye sokulması gereken parçaları, hücrenin yeniden kullanımına sunar. Böylece, hücre, içindeki daha önemli bölümlere gereken yapı taşlarını ve enerjiyi sağlayacak yakıtı süratle üretir.  Otofaji, bir hücrenin içinde iltihaba neden olan bakteri ve virüsleri de parçalayarak ortadan kaldırır. Embriyoların gelişimine ve hücrenin değişimine katkı sağlar. Ayrıca, otofaji, hasar gören ve görevini tamamlayan proteinleri ortadan kaldırarak, yaşlanmanın olumsuz sonuçlarına karşı, kalite kontrol mekanizması olarak da çalışır. Hücreler, otofajiyi, öz yenilenme süreci, bir çeşit yenileştirme merkezleri olarak, devreye sokar. Bilinç, çevreyi fark etme, algılama ve tanıma yetisidir. Bu önemli işlevler bilinçli bir iradeyle yapılır. Hücre içinde yabancı bir bakteriyi, virüsü yakalayıp parçalamak bilinçli bir karardır. Yabancı olup olmadığının belirlenmesi ve bir protein veya organelin hasarlı olup olmadığının saptanması hücre içi bilinçli bir karardır. ‘İkinci beyin’ olarak da adlandırılan bağırsaklardaki bakteri ve virüslerin fonksiyonlarına benzer şekilde, her hücre içinde önemli işlevi olan çeşitli süreçler vardır. Bu alt sistemlerde de bir çeşit bilinçli karar mekanizmaları vardır. Her şeyin varlığının bir hikmeti, her oluşumun bir amacının olduğu apaçıktır. Bu süreçler, ‘canlılığın yaratılış bilincinin’ içinde yer alan alt sistemler olarak değerlendirilebilir. İlk hücre ve bu hücrenin maddeye hükmeden DNA’sı da bir bilinçle yaratılmıştır denebilir.

            ‘Siyam’, yani ‘oruç’ da yırtıcı kuvvetin tecavüz ve tasallutunu izale için farz olunan kanunlardan diğer bir kanundur. (2.180) Hz. Musa’ya kırk gün oruç tut dedik. Bedensel ve ruhsal sağlığına kavuşunca “Rabbim bana görün, sana nazar edeyim” dedi. “Ya Musa sen vücudun dağına nazar et” dedik. Musa, vücudunu büsbütün mütelaşi, telaş içinde, gördü ve fena buldu, fani oldu ve “Ey Rabbim hadislerin gözleriyle idrak olunmuş ve gayrına görünmüş olmaktan seni tenzih ederim” dedi. (7.143) Hz. Meryem’e “Kutsal ruha ulaşınca, yeme ve içmeden mahrum kalarak, aç ve susuz olarak, hakiki hayat ile tazelen” dedik. (19.25) Açlık hissi, nefsanî, bedenî ve ruhanî sağlık için iyi, doğru ve yararlıdır. Hz. Ali ve Ehli Beyt Resulün arka arkaya üç gün yemeyip, yemeklerini fakirlere verdiğini söyler. Mana âlemindeki diğer bir manası da nefsinden kesip kalbin beslenmesiyle sağlıklı olmak övülür. (76.8) Alçak gönüllülük kibri, tevazu böbürlenmeyi, oruç dünya şehvetini, merhamet gazabı yener, giderir. (105.3)

            Atomların çekirdeklerinde bulunan protonların iç basınçlarının, Büyük Okyanusun en derin yeri olan Maryana Çukurundaki basıncın trilyonlarca katından daha fazla olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle protonları oluşturan ‘Quarkları’ birbirinden ayırmak mümkün değildir. Kuarklar güçlü itim-çekim kuvvetleridir. DNA molekülünün 25.000 civarında olan genlerden oluştuğu bilinir. DNA da hücrenin çekirdeğinde bulunur. Hücre, kendi başına çevresinden oksijen, yakıt veya enerji alan, aldıklarını içinde işleyen veya yakan, bölünerek kendini oluşturan, artık ve atıkları toplayıp atan gibi alt sistemleri, organelleri, organcıkları, bulunan, bir açık sistemdir. Çevresinden girdi alıp işler ve çevresine belirli çıktılar verir. Çevresini etkiler ve çevresinden aldıkları sinyallerle etkilenir, etkileşim içinde yaşayan canlı bir organizmadır. Hayatı ve hayatını sürdürmek için gayretleri olan bilinçli bir yapısı vardır. Rastgele hareketlerle yaşam sürdürülemez. Hücre bilinçlerinin, amacına uygun bir bilinçle, birleşmesiyle oluşan insan bilinci de kozmik bilinç ile etkileşim içindedir. İnsan, çevresinden aldığı veya algıladığı sinyallere, ikiz olma özelliğine uygun olarak, anında tepki verir ve etkileşime girer. Kısaca bilimsel ve dinsel mesajlarda ‘tesadüf yoktur’, bilinç vardır denir.

            Kutsal mesajlar ile bilimsel bulguların birleştirilmesi, Atamızın “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözü ile de mümkündür. İlk peygamberler aracılığı ile ilk toplumlara da oruç tutmak farz kılınmıştır. Açlık hissinin, hücrenin, bedenin ve vücudun tamamının yenilenmesi üzerindeki etkisi son araştırmalarca saptanmış oldu. Daha önceki Temessül ve Tecessüd makalesinde ‘peryot’ geni incelenmişti. Hücre içinde bilinçli işlevlerin olması akılcıdır. Oruç tutarak, nefsini kontrol edene, hücrelerdeki yenilenme süreci sonucunda daha sağlıklı bir bünyenin verilmesi, onun kalbî duygulara daha fazla zaman ayırmasını sağlar. Kalbin güçlenmesiyle de ruhsal ve ulvî duygulara geçilmesi beklenir. Yaratıcının huzurunda ve huzur içinde oluş duygularıyla, verilmiş akıl, fikir, bilgi ve ilim yeteneklerinin kıymeti daha iyi bilinebilir. ‘İnsanın içi ve dışının bilinçle dolu oluşu bilinci’ mükemmel bir duygudur. Akıl, fikir, bilgi, bilim ve ilimden maluma, bilince geçiş insanı nihai amacına ulaştırabilir. Ancak küllî ilmin malum olan bilinci ile maddesel olanların halk edilmesi, canlı olanların yaratılması ve insanın inşa ediliş süreci anlam kazanabilir.

            Umarım, biz de oruç tutarak uruc etmeyi fehmeder, idrak eder, bilincine varabiliriz.

Sevgili okuyucu kardeşim kitabı okumak veya indirmek istersen lütfen tıkla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder