NAEVÖ
06062014
Kutsal mesaj
aklı olana değil, aklı baliğ olana, kemale ermiş akladır. İnsan olgunlaştıkça
hep nefse uymanın kalbi kirlediğini düşünür. Her lekenin bir çıkarıcısı vardır.
Kimi su ile kimisi sabun ile çıkar. Dünya kederi ve lekesi de namaz ile çıkabilir,
tabii istenirse.
Herkes
kendisi için sevmelidir. Sevmesi kendi menfaatinedir de denebilir. Herkes
kendini kendisi oluşturur. En sevdiği şeyler ile gözüyle gördüğü en güzel
görüntülerle, işittiği en güzel müzik, en iyi tat ve kokular ile oluşturur. Beş
duyusuyla algıladığı dünyevî zevk, lezzet ve hazlar ile nefis kuyusunu
doldurur. Bu nedenle insan en çok kendisini sever, benlik ve bencilliği
bundandır. Allah’ı da bu nedenle kendisi için, kendisi nedeniyle, seni sana
böylece verdiği için, kalpten ve içten gelen duygularla sevmelidir. Tek tek her
şey için teşekkür etmesi şükran duygusu doğurur.
Verilen
akıl, fikir, sağlık, sıhhat ve nimetler için şükür içinde olmayı, iyi ve güzel
ahlak sahibi olmayı, maddî ve bedensel kazançlar yerine manevi değerler elde
etmeyi tercih etmek iyi insan olma yoluna girişi gösterir. Kişinin belirli bir
gelişim aşamasından sonra nefsine uymak yerine ruhuna dönüşü tercih ettiği
gözlenir. Mana olmadan maddeyle kirlenildiği, her şeyin daha fazlasını sürekli
istemekle insanın bataklığa düşeceğini hissetmesi kaçınılmaz olur. Sonuçta, kendini
beğenip sevmesi, kendisine kendisini veren Allah’ı sevmesine yol açar. Yapılan
önceki yanlışlar için af dilenmesi ve edinilen kirlerden kurtulmaya çalışılması
kişiyi arayışa sürükler. Dünya kederi ve lekesini çıkarmanın tek yolu da
namazdır. Namaz, tespih ve tenzih Allah’a bir şey ödemenin tek yoludur.
Mecburiyeti yani farz oluşu buradan gelir.
Görme,
işitme, dokunma, tat ve koku alma duyuları nedeniyle beş vakit namaz farz
olmuştur. Bu duyular maddeye yöneltmiş, kalbi işgal etmiş, ilimden ve ruhtan
uzak tutmuş, nur ve huzurdan perdeli kılmışsa namaz farz olur. Kalbin nefse
açılan kapısının, sadrın kapanması, ruha açılan fuad kapısının açılması, nura
yönelmenin odaklanması, idrakin tevhit, birlik ve beraberliğinin sağlanması ve
Rabbine yaklaşma namazlarının kılınması farz olur. Bu namazlar Rab yönüne
açılan beş kapıyı, nefse açılan beş duyu kapılarının tam karşılarında yer
alacak şekilde, oluşturur. Beş vakit namaz kapıları ile kalbe nur girer ve bu
nur zulmeti siler. Her namaz bir duyuya kefaret oluşturur. (11.114)
Misal âlemi
bu dünyada namazın beş vakti bu dünyanın güneşine bağlanabilir. Sabah, öğle,
ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere beş vakitte namaz kılınması uygun görülmüş
olabilir. Ancak Âdemin namazı kendine hakikat güneşinin doğuşu ile vakit
kazanabilir. Kişinin uyanışı sabah namazına, fecre işaret sayılabilir. Üzerinde
kendisinin de bulunduğu bilinciyle dünyayı geriye atıp, kıyamet koparcasına
kıyama duruş ile mümin olanın namazı miracı bile sayılabilir.
İlim suyu
ile abdest alarak uyanıp hakikat güneşimizin kalbimize doğması ve nurunun bizi
doldurması ümidiyle.