İnfaktan Îsar’a
İnsan, Allah’ın Halifesi olarak icat ve inşa edilmiş, İlim ve ilmi idrak
edecek Akıl ile şereflenmiştir. Önce, Bilmeli, Çevresini, Doğayı, Evreni ve
Kendini bilmelidir. Allah’ı bilmekle, O’nun efal ve sıfatıyla sıfatlanıp,
Vücuduyla Mevcut olduğunun idrakine varabilir. İnsan, Bireysel, bencil, Fiil,
Sıfat ve Zatının olmadığını; Fail, Mevsuf, Sıfatlanan ve Mevcut olanın Hak
olduğunu idrakle yani kişisel ‘benliğini’ İnfakla,
Helakini yaşayabilir. Böylece, İnsan, Nefisten Kalbe, Kalpten de İlmin kaynağı
Ruha ve Hakka, tercih edip, bilinçli olarak, hicret etmiş olur. (1) Artık
bireysel ve çabuk geçici Nefsanî, maddesel, cismani, bedensel zevk ve hazlar
yerine Ruhani ve manevi, bütüncül ve kalıcı, Baki, Hakkın vahdetine ilişkin,
Hakkın huzurunda, huzur içinde, Vuslat ve Vasıl oluş yaşayabilir. Böylece, Nefsin
Gazap ve Şehvet güçlerinin, çok renkli ve hayali güç oyunlarının, sonu bilinir
ve görülebilir!
“Hak Teâlâ, üç kısım infak, sadaka, zikreder. Bu kısımların, birincisi,
Allah yolunda infaktır. O da âlemi mülkte ef’âl tecellisiyle, fiillerin Hakkın
fiili olduğunun idrakiyle, olur. İnfakın, ikinci kısmı, sıfat müşahedesi
makamında olan infaktır ki, birincisi Allah'ın atasını, bağışlamasını, istemek
için olduğu gibi bu da Allah’ın rızasını istemek için olan infaktır. Üçüncü kısmı, Zat Şuhut’u makamında olan,
Vücudun Allah’a ait olduğunun idrakiyle, Allah ile infaktır.” (2 Bakara, 261) “İmdi,
birinci infakın, Sadakanın, karşılığı, katıyla fazlasının verilmesi; ikinci
infakın, Sıfattan soyunmanın, Hakkın sıfatıyla sıfatlanma infakının karşılığı
sıfat cennetidir. Üçüncü infakın, Allah’ın hikmetinden infak etmesi için yapılan
infakın karşılığı, Hakkın Vücudunun bağışlanmasıdır, kişi infakla, Şirki
sonlandırıp, Helakten sonra, Hakkın Vücuduyla Mevcut olur, aralarındaki fark dikkate
değer.” (2 Bakara, 269) “Ahit yapılıp Fıtratın belirlenmesiyle Varoluş
gerçekleşir ve Ruhun verilmesiyle, İlim ile başlar Hayat, bu yer ve makama ‘İmanın
Vatanı’ da denebilir. Bu Vatanı benimsemiş olanlar, Nefislerini vatan tutanlara
göre imana daha yatkındırlar, yakındırlar. Nefis, onlar için gurbettir, gurbet
makamıdır. Nefsi vatan tutanlara, yaşam için esas görenlere, hicret etmek,
Muhacir olmak, şart olur. Bunun için ‘Vatan muhabbeti imandandır’ denir.
Muhacir kardeşler, kendi nefislerine tercih edilir. Hakkın azametini bilende,
halkın azamet ve tesiri kalmaz. Tevhidi bilmeyenler, bölük pörçüktür, birlik
gösteremezler. Aklın yolu birdir, vehim ve kuruntuyu bırakıp, Tevhit İlminin
yolu seçilmelidir. Maddi pisliklerden geçip, Kutsala yönelmelerinden,
Fıtratları ve Faziletleri gereğince, Hakikat yolcuları, muhabbetlerinden,
Muhacir Kardeşlerini, kendi Nefislerine, tercih ederler. İşte kalplerinin
olgunluğu ile felah bulanlar, kurtuluşa erenler, ancak bunlardır.” (59 Haşır,9-14)
“Süfli, adi, bayağı, lezzetlere düşkünlük ve muhabbet nedeniyle, Hissi Hayatı,
Hakiki Hayata tercih eden cahildir.” (79 Naziat, 38) “Arınma ve temizlenmeyle
kurtulamayıp, Hissi Hayatı tercih edenler, sonunda helak olurlar. Kalplerinde
Allahtan gayrisini infak edip helak olanlar ise Hakka kavuşur. Artık
Kalplerinde, Rablerinin salâtından ve isminin zikrinden gaflete düşmezler.
Ruhani olan daimi hakiki hayatın kıymetini bilenler tercih eder, Dünya muhabbetinden
geçer, Nefsanî Âlemden, Ruhani Âleme göçer, muhacir olurlar.” (87 A’lâ, 16) İslam’ın yayılışında yaşananlar,
Mekke’den Medine’ye Hicret ve Hac ile Yusuf Suresindeki olay ve eylemler gibi,
Tevhit İlminin öğrenilerek yaşanması sürecinde yaşananlara örnek olabilir.
“Ana ve babasını kendi oturduğu tahtına oturtup, ebeveyninin karşısında
ayakta durdu. Ebeveyn ve kardeşleri, Yusuf’a kavuştukları için Hakk’a şükür
secdesi etmek üzere yere kapandı. Yusuf'un hatırına gelerek: ‘Babacığım! İşte
evvelce gördüğüm rüyanın tevili budur’. Ebeveynini taht üzere çıkarması «Akıl
ve Nefis mertebelerinin, gazap ve şehvet gibi diğer kuvvetlerin mertebelerinden
yukarıda olduğuna ve akıl ile nefsin kalbe ziyade yakin olduklarına, diğer
kuvvetler üzerinde saltanatlarının kuvvetine» işarettir.” (12 Yusuf, 100)
Yalnız Bilenle Bilmeyen bir olmaz ve İnsandan beklenen tek şey, İlmullahı,
Allah’ın İlmini, bilmesi ve Hakkın Hakikatini idrak etmesidir. Tevhit İlmini
Seyrisüluk sürecinde, Doğru Yol, Sıratı Müstakim, boyunca öğrenmesi halinde,
Nefsi; Emmare, Levvame, Mülhime, Raziye, Marziye ve Kemâle aşamalarını geçer.
Kısaca, sırasıyla, Firavun Nefis, Kendini Levm eden, yeren Nefis, İlham alan
Nefis, Razı olan Nefis, kendisinden Allah tarafından Razı olunan Nefis ve Kemale
ermiş Nefis mertebeleridir. Bir İnsanın Hayatında gerçekleşen tüm bu mertebeler
Yusuf Suresinde anlatılıp açıklanır. Ruhu temsil eden baba Yakup ile Aklı
temsil eden oğlu Yusuf, Tasavvur ve Hayal ettikleri, Rüyalarında gördükleri
olay ve eylemleri, on iki kardeşleriyle birlikte, Hayatları boyunca yaşamış,
görmüş ve gerçekleştirmişlerdir. Örneğin, herkes önce bir kuyuya düşer yani
Maddesel ve Bedensel yaşam içinde olur. Bu Beden Kuyusundan, bir Kervancı
tarafından kurtarılabilir ve Kervancı sizi serbest bırakmak, özgürleştirmek,
için az bir ücret ister. Kendi Beden Mısırınızda, Ülkenizde; Aklı, Eğitim ve
Öğrenimi, tercih ederek, Tevhit İlmini idrak ederek, Nefisten, Nefis
Mertebelerini geçerek, Kalbe ve Ruha yücelmeyi başarabilirsiniz. Ülkenizde,
Bedensel Bütünlüğünüzde, Aklı Sultan yapıp ona uygun, örneğin, Gazap ve Şehvet
Kuvvetlerinizi, idare edebilirsiniz. Beş dış duyunuz ve beş de adalet, vicdan,
zekâ, hayal, fikir gücünden olaşan iç duyunuz ile Teorik ve Pratik Aklınızdan
oluşan, 12 kardeşiniz, Aklınıza boyun eğip, teslim olabilir. Tüm güç ve
kuvvetlerinizin aklınıza şükür secdesi etmesiyle Hakka yakınlaşmış, Hakkın
Hakikatini idrak etmiş olabilirsiniz. Güç, Kuvvet ve Kudrete tapan değil Sahibi
olarak Hilafet Makamına oturabilirsiniz. Nebiler bile nadiren de olsa,
gerektiğinde, İlmi uygulamalarında uyarılmıştır. Uygulamada, Allah için sabır,
Allah’ın rızasını kazanmak için sabır, Allah’ta sabır ve en zoru ise Allah’a sabır etmek zorunda kalabilirsiniz. (2)
Hayat, doğa yasalarına uymakla başlar. Yer çekimine karşı koyarak ayağa
kalkar, güçlüklere karşı koyarak ayakta durur, yeme içmemizi topraktan çıkarır,
sıcak ve soğuğa uyum göstermek zorundayızdır. Hayat, Yaşama İrademiz olması
halinde vardır, bu iradenin olmaması haline ise Mevt denir! Hayat ve Mevt,
Yaşama İrademizin olup olmaması halidir!
Umarım biz de Sabrın en zorlusuna katlanarak İrademizi gösterebiliriz!
Necdet Altınay, 11012025
(1) http://necdetaltinay.blogspot.com/2024/12/mallarn-infak.html
(2) https://necdetaltinay.blogspot.com/2022/12/mesakkat-cekmeyin.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder