Aldatan Aldanır Necdet Altınay
17052025
İlim ve onu idrak edecek akıl ile donatılmış insan, kalbine ruhundan
gelecek, inecek, ulvi bilgilerle, kendini ve Rabbini bilme amacına ulaşmaktan
alıkonur, aldatılarak zevk ve sefaya düşmeye teşvik edilir. Yücelmek yerine
alçalmayı tercih ederek gazap ve şehvet kuvvetlerinin aldatıcı ve geçici
hallerine kanması, Allah’ın mekri, hilesidir. İnsan, kendisine ihsan edilen,
bağışlanan Tevhit İlmi, akıl ve İdrak ile kendini bilip Yaradan’ına
ulaşmalıdır.
“Cehalet içinde ölü iken, Hakkın ilmi ve muhabbetiyle, sıfat perdelerini
keşfederek, Hakkın sıfatlarının kendisinde tecelli etmesiyle, kendisini
dirilttiğimiz, ilmimizle nurlu kıldığımız kişiyle; nefis sıfat ve efali
yüzünden birkaç mertebe aşağıda zulmetler içinde bulunan ve zulmetlerin dışına
çıkamayan kişi bir olur mu hiç? Her memlekette,
hele bedenden ibaret vücut köyünde de; nefsi emmare kuvvetlerini ve o
memleketin bir takım günahkârlarını; kalbin manen yolunu şaşırtmak, fitne
vermek ve azdırmak, ayartmakla, o memlekette mekr, aldatma ve hile, yapmaları
için, o memleketin büyükleri kıldık. Nefsi, aldatması, ona hileler yapması
amacıyla, Kalbin karşısına biz çıkardık. Onlar kimseye mekr edemezler, ancak
kendi nefislerine mekr edebilirler. Zira onlar bedenin harabında en kötü haller
üzere ve en çirkin suretlerde diriltildikleri zaman, bedensel alet ve
kuvvetlerin, zevk, haz ve keyiflerin ortaya çıkışıyla beraber; nefsin arzuları
ve lezzet ve şehvetten mahrumluk cehenneminde aletlerinin ve giysilerinin
yokluğu ateşleriyle yanmaları sebebiyle, mekr ve hilelerinin sonuçları yine
kendilerine dönüktür. Fakat şuur ve idrak edemiyorlar.” (6 Enam, 122, 123)
Sigara içmelerinin zararını bildikleri halde idrak edemiyor, bırakamıyorlar. “İnsanlara
dokunan bir zarardan sonra, kendilerine bir rahmet tattırdığımız vakit, ayetlerimize
uymakta bizi aldattıklarını birdenbire görürsek; zarar-ı zaman, şiddet ve
zahmet ve geçim darlığı gibi belâlar, nefsin hırsını kırar. Nefis sıfatı
hicaplarının, perdelerinin, keşfi ve tabiat kesafetlerinin inceltilmesi ve
heves perdelerinin kaldırılması, kalbi taltif eyler, güçlendirir. O vakit kalpler,
fıtratlarının ve nurlu ufuklarının aslına geri döner. Bu durumda mani ortadan
kalkar ve fıtratının kuvveti ve kalplerin esasında bulunan yücelmeye meyil dolayısıyla
belâlar, insanların kalplerini mebdelerine, kaynaklarına, özlerine, çeker. Hatta
hayvani nefis bile, eğer bedensel zulüm heyetinden paklansa, cihet-i ulvîye
meyleder, çünkü alçalmak, süfli yöne düşmek, cismani arızalardandır. Hatta dört ayaklı hayvanlar ve vahşi hayvanat
bile, kıtlık vakitlerinde ve darlık günlerinde, halleri şiddetlendiği vakit,
başlarını göğe kaldırmış bir halde, Allah’tan yardım istercesine, toplanıp
dururlar.” (10 Yunus, 21) “Lût kavminin fenalıkları, hayâsızlığı da şöyledir:
Onlar zûkûra yani erkeklere yanaşarak, onları eşlerine tercih ettiler. Yani: ruhani
kuvvetlere itibar etmediler, yücelmek yerine bahtsızlık ile nefsanî gazap ve
şehvet kuvvetlerine yönelip alçaldılar.” (27 Neml, 50) “Malın ve bedenin
muhabbetini düşkün olan vehim ile karışık şeytanî akıl sebebiyle hâsıl olmuş
ilim mallarıyla ve fikirleriyle mahcup, perdeli, olanlara tabi oldular. Büyük
bir hile ile hile eylediler ve size, heves ettiğiniz, şehvetle sevip taptığınız
putlarınızı, yani bedensel vücudunuzu, nefsinizi, ehliyet ve mesleğinizi, mal
ve mülkünüzü, hırsınızı katiyen bırakmayınız dediler. Böylelikle çok kimselerin
yolunu şaşırttılar. Yarabbi zalimlere delaletten başka bir şey ziyade etme dedi.”
(71 Nuh, 22-24)
“Ve elbette ben onların önlerinden ve arkalarından ve sağlarından ve sollarından,
yani âlem-i şahadette düşmanın geldiği görülen dört cihetten onlara geleceğim.
İblis, yani vehim ve kuruntu kuvveti, aşağıdan ahkâm-ı hissiye ve tedbir-i cüziye
cihetinden gelmesi, dünyevi meşguliyetler kabilindendir. Dalâlete mecbur
değildir. Belki tabii ilimler ve riyaziyede bazen onunla menfaat elde edilir.
Ve akıl, bu ilimlerde kuvve-i vehimden yardım ister. Kalbin üst tarafından
gelmesi İblis için mümkün değildir. Zira cihet-i ulviye, üst, yüksek cihet,
yön, ruh tarafına gelen ve kendisinden hakiki ilhamlar, melekî bildirimler inen
ve maarif ve ruhani hakikatler indirilen bir cihettir. Buna binaen, şeytanın vesvese
edebileceği mevkiler dört cihet kalmış olur. Bu da Allah’ın mekrinden emin
kılmak ve Allah Gafur-u Rahim’dir diye aldatıp, ibadetlerden geri
bıraktırmakla, ya ön tarafından, yahut fakirlikten ve kendinden sonra evlâdını
kaybetmekten korkutarak, evlatları için veya gelecekteki uzun ömrü düşündürüp,
nefis için malı cem ve biriktirmesine teşvik etmekle arka tarafından, yahut fazileti
kendisine mal edip süs ederek, fazıl ve ilmi ve ibadetleri ile gösterişe düşürüp,
fazileti görüp Allah'tan mahcup, perdeli, kalmakla sağ tarafından, yahut
kabahatlere, lezzet ve şehvetlere davet etmekle sol tarafından gelmesinden
ibarettir. Ve insanların çoğunu, kuvvetler ve azalarını ve Allah'ın verdiği
nimetleri ve Allah'a yaklaşım yolunda kullanıcı bulmayacaksın, dedi.” (7 Araf,
17)
Her insan, parmak izleri gibi birbirinden farklı, biricik, kendine özgü
ve tektir. Herkesin mükemmelliği de, olgunlaşması da farklıdır. Herkes amacına
ulaşma yolunda özgürdür. Kalbine ruhundan inen sese kulak vermesi ve ulvi
emirlere uyması, bunlara göre kendini bilerek yücelmesi farklı koşullara
tabidir. Fıtratına yüklenmiş, genlerine kazınmış, olan Tevhit İlmini uygulayıp
yaşaması için Allah’ın sınamasına tabidir. Kendi bünyesindeki Nefsanî ve
bedensel Gazap ve Şehvet Kuvvetlerinin aldatıcı ve geçici Hile ve Tuzaklarına
düşmemesi de iradesine, amacına ulaşma yolunda kararlılığına, bağlıdır. Hepsi
İlmin içinde yer alır. Tarihi yanılgılar Kitapta anlatılıp açıklanır,
sorulduğunda bilenler tarafından söylenir. Hayatın vazgeçilmez koşulları
arasında Şeytan da yer alır, insanı aldatmasına izin verilmiştir. Kuruntu,
vehim, vesvese, yaşam koşullarını gerçekmişçesine zenginleştirir. Yaşam, Tagayyür
kavramına göre gelişir yani ‘Farklılaşarak Belirginleşip Mükemmelleşme’, sınavı
geçenler için bir süreçtir. Güzel ahlak sahibi olmak için engellere takılmamak
ve tuzaklardan kurtulabilmek gereklidir. Allah, tuzak kuranların ve hile
yapanların en hayırlısıdır. Kulların amaçlarına ulaşması için onları donatır,
yol gösterir, yardım eder, yol boyunca teşvik etmek için ödüllendirir.
Umarım biz de mükemmelleşme, yücelme yolunda takılmadan, düşmeden
ilerleriz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder