Kabarcık!
NAEÖ15082014
Kitabı okumak için önce buraya sonra çıkan kutucuğa tıklayınız: Click here to view.
NAEÖ15082014
Her şeyin bir ölçü birimi vardır metre, litre, gram gibi.
Bir yüzeyin düz ve yatay olup olmadığını ölçmek için de bir alet vardır, su
terazisi denir. Bir şişeyi biraz boşluk kalacak kadar su ile doldurur
kapatırsanız alet olmuştur. Dolabın veya buzdolabının düz durup durmadığı anlaşılabilir.
Hava kabarcığı der, insan denmek isteneni anlar, kısaca diyen boş veya boşluk,
anlayan bilinçtir. Aradaki fark kendini bilen ve bilmeyen insan kadar büyüktür.
Bir şeyin yerinde ve uygun durumda olduğu alet ile anlaşılır.
Aynı şekilde, sanki evrenin yerli yerinde olup olmadığını
veya nasıl durduğunu sürekli anlamaya çalışırız. Bu amaçla aklımızı kullanırız.
Kabarcık gibi daima her şeyin dışında ve üstünde tutarız kendi aklımızı ve
kendimizi. “En büyük ben, başka büyük yok” der gibiyizdir. Biz hep en üst
noktada, tepe veya doruk noktasında, durur asla aşağıya inmeyiz. Şarj olmuş,
yüklenmiş durumda, şimşek ve yıldırıma hazırızdır.
Kendini bilmeye çalışan tarihî büyüklerimiz ben noktasına
işaret etmek için büyük deyişler demişlerdir. Bu deyişlerden en iyi bilinen
biri de “bir ben var benden içeri” deyimidir. Ben dediğimiz kabarcık, evrenden
bir kabuk, bir zar veya çizilmiş, bilinen bir sınır ile ayrılmış değildir. “Evren
benden öteye, benden ötesi” de denebilir, “benden içeri” de denebilir. Düşününce
buluruz ki aslında evreni tamamlayan ve tam anlayabilen biziz. Ben kısmı iyi
bilinirse ancak ötesi veya içeri olan kısım iyi bilinebilir.
Evrenin söz konusu bu “ben” kısmı büyük tutulmaya ve
incelemeye değer bir şeydir. Benlerden, fertlerden oluşan aile, toplum ve
milletler de bu incelemeye tabi tutulabilir. Yalnız şişenin boşluğunu düşününce
anlamak zor olsa da atmosfer gibi hava katmanlarını düşünürsek durum gayet
açıktır. Millet kadar, hatta tüm insanlar kadar da boşluk olabilir şişede. Âlimler
ölçer, biçer, bilir, sanki alet kullanan aletlerdir, arifler de idrak eder. “Büyülttüm
âlem ettim, küçülttüm Âdem ettim” kutsal deyiminin idraki de bu kapsamdadır. Kabarcığın
içi de dışı da evren de aynı atomlardan oluşur.
Kutsal deyimin idraki ancak ben noktasının idrakinden sonra
gelebilir. Kendini bilen Rabbini bilir! Kendini henüz bilemeyen de rabbini
bilemez gibi. Küçük boşlukları birleştirerek büyük bir boşluk elde edilir.
İnsanlar bir araya gelerek de insanlığı oluşturur. İnsanlık ise insanların
dışında ve üstündedir. Bulunduğumuz noktaya göre tanımlarız evrenin gerisini.
Şişenin dediği ve demek istediği kadar önemlidir bizim evrenle ilgimiz.
Kabarcık insan, yapı taşımız atom kadar boş, insanlık bilinçle doludur.
Felsefe de yapılabilir kabarcık ve içindekilerle ilgili.
Balıkları küçük görüp “denizin içindedirler ama denizde olduklarını bilmezler”
deriz. Kitabımız da bizim için benzer ifadeler kullanır. “Madde
denizindedirler, doğadaki bir bitki gibi rahimde ters tutunan bir su
damlasından oluşurlar ama insanlar bunu anlayamazlar” der. Tatlı su ile tuzlu
su denizlerinin veya ruh ile maddenin birbirine karışmadığını Kitaptan
öğreniriz. İnsanlık balonunun da evrene karışmadığı apaçıktır. Var olan vardır,
bir ve tektir, gayrisi de yoktur, “ben” diyen, içindekinden farklı veya içinde
olduğu varlığın dışında bir varlık, olduğunu iddia ediyorsa kabarcık var mı bir
daha düşünsün lütfen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder