EŞYA
HALK EDİLİR, İNSAN YARATILIR NAEÖ 25022015
İnsan
Akıllıdır
Kitap,
Kur’an’ı kerim ona, hitap ona hem de akıllı olanına, insanın kitaptaki yeri çok
geniş ve önemli. Kendini bilsin ki öğreticisini, yaratıcısını bilsin. Evrim
süreci gerektiren tüm mevcudat içindeki yeri ve önemine değinilmiş kitapta,
özellikle, insanın, evrimsel gelişimin ötesindeki, devrimsel yaratılış süreci
anlatılmıştır. Bu süreç çok çeşitli sure ve ayetlerdeki bilgilerin sentezini
gerektirir. Evrimsel gelişim canlılık, hayatın tek hücreliden insana kadar
gelişimi sürecidir. İlk insan Âdemden ilk insan-ı kâmil olan Habib’ine kadar
olan süreç ise insanın yaratılış sürecidir. Bu sürecin her aşaması farklı bir
sure ve ayette yer alır. Aşağıda senteze çalışılmıştır.
Halk Ediliş ve Yaratılış
İnsanın
yaratılış süreci, Âdem’in cennetten kovuluşundan hidayete erip Habip olarak
geri dönüşünü kapsar. Her şey, bitki ve hayvanlar halk edilir, insan ise
yaratılır. Bu görünen misal âlemi dünya ve evrenin
tümü Hakk’ın zahiridir, görüntü yeri, göründüğü yerdir. Hakk’ın sıfatlarının
bazısı beşer üzerinde zuhura gelir, ortaya çıkar. İlim ve hikmetin tümü ise
insan-ı kâmil ile zahir olur. (6.91)
Kitapta
insan diğer canlılardan farklı bir şekilde ele alınır. Sure ve ayetlerden
bazılarında çekirge, fil ve örümcek gibi hayvanlar yer alır, özellikleriyle
anlatılır. Kıssadan hisseler çıkarılır. Bazı insan davranışları için de
hayvanlar âlemine inilir. Örneğin, yalan ve iftira suçların en ağırıdır.
Beşerin
dünyaya gelişinde “ana rahminde bitki gibi bitiş” tabiri kullanılır. Konuşma
insanı insan yapan özelliktir. Beşer,
aklı ve ilmi sayesinde insanlık sıfatını kazanır. Yalan söylenmesi
hayvansallıktan da daha aşağılık bir özellik taşır. Yeteneğin böyle kullanımı
insanlığı kaybetmektir, şeytanlıktır.
Bedensel,
nefsanî ve hayvansal davranışlar insanın kendine zararlıdır oysa yalan ve
iftira bir başka insana, kula zarar verir ve “kul hakkı” doğurur bu da şirktir,
Tanrı affetmez. Zina şehvetin, cinayet gazabın azgınlığı ve hâkimiyeti
sırasında ortaya çıkar, sonra, gerektiği kadar, pişmanlık duyulduğunda, af
dilenmesiyle insanlığa dönüş gerçekleşebilir. Havva’nın ve dolayısıyla Âdemin
konuşma yeteneği ile aldatıldığı şeytanlık büyük günahtır. Yüce, ulvî değerler
doruk ise, bu tür aldatma dip, yani, esfel-i safilindir, aşağının aşağısı,
bedenin çukurudur.
“Dünya
üzerinde hareket eden hayvanların her sınıfı kendilerine özgü bir sudan, yani
kendilerine özgü bir ilimden, ruhtan, halk edilmiştir. Her birinin kendisine
özgü bir akıl, fikir ve düşünce sistemi vardır.
O her ilmin bir ameli olmak üzere amellerin inşasında dilediğini halk
eder. En aşağılık yaratıkların arasından dilediğine ilim, bilgi ve hikmet verir
ve tevhit ile hidayet eder. Her halk edilmişin bir ilmi vardır ama tevhit ilmi
yalnız Âdem ve oğullarının yaratılması içindir O’na götürür.” İnsan geri dönüşü
gerçekleştirmek üzere yaratılmıştır.
Tevhit ilmi, Kitapta, ledün ilmi, yani, her
şeyi, zaman ve mekânı kapsayan ilim olarak anlatılır. İlim ve amel üzerinde
durulur, ilim sahibi olanların ne yapıp ne yapmayacakları anlatılır. İlim akıl
aracılığı ile ruhtan kalbe iner, yer eder, amel olarak bedene ve nefse yayılıp
onlara hâkim olur. Her şey, her canlı ilimle halk edilir, kâmil insan tevhit
ilmi ile yaratılır.
Elde
edilen yeni bir bilgi beden ve nefiste yeni davranışların doğumuna sebep olur.
Bu açıdan ilim ve edinilen bilgi erildir, etkiler, fikir ve uygulamaların
doğumunu sağlar. Beden ve nefis dişi özelliği gösterir, etkilenir, kişiye
ilmine göre amel, uygulama fırsatı doğurur. Bu eril ve dişil özellikler “bir
başka beşer eli değmeden yapılan doğum”, “bakirelik” tarihî kavramını ortaya
çıkarır. “Bir bütün olarak ve ayrıntılı bir biçimde tevhit ilmine sahip
olduklarını ve gerektirdiği ameli gösterdiklerini iddia edenlerden bir kısmı
daha sonra her şeyi mubah görerek geriye döner.” İşte bunlar “ilmi billâh” ile
mü’min değildir. “Ruh ile beden denizleri birbirine karışmayacak şekilde iç içe
yaratıldı. Ruh denizi saf ve lezzetli; cisim denizi ise başkalaşan, değişim
gösteren, lezzetsizdir.” “Ruhun
kesafet kazanarak kederlenmesini önlemek ve cismin ruh ile nurlanmasını
sağlayabilmek amacıyla ikisinin arasına hayvanî nefis berzahı kondu. Berzah
âlemi her ikisinin diğerinden sığınabileceği bir yerdir. Nur, eşyanın
kendisiyle zahir olduğu şeydir. Ruhun nuru ile aydınlanmış bir kalp lambalıktaki
kandil gibidir, aydınlandığı gibi başkalarını da aydınlatır. Zat, nurunun
zuhurunun şiddetinden hafidir, gizlidir, görünmez!”
İradî Ölüm
“İnsan ‘ben
öldükten sonra dirilecek miyim?’ diye soruyor. O insan düşünmez mi ki halk
edilmeden önce bu şahadet âleminde o hiçbir şey değildi. Halk edilmeden önce
vücudu yoktu, mevcut değildi. Sizi madde denizinden,
balçıktan halk ve izhar etti, görünür kıldı. Sonra size biri belirsiz diğeri
belirli iki tür ecel kaza eyledi. Belirsiz ecel fıtratınızdan gelendir. Tevhit
ile fıtratını gerçekleştiren, teslimiyetle fakirliğe erişen, iradî eceldir. Diğeri, Allah’ın indinde belirli
vakitteki eceldir. Her yer ve gökte eşya ve mevcudat suretinde zahir olan
O’dur. Gizli ve aşikâr her şeyi bilir ve hükmeder.”
“Ricalün,
hak ile kaim tecrit ve tefrit olan rical yani kâmil âdemler dünya işleri ile
ilgilerini sürdürür ama zikirleri daimdir. Fenada Şuhut namazını kılar bekada
irşat, öğretme ve açıklama, zekâtını verirler. O kâmil erler, belki de, sır ile
dolu kalpleri ve basiretli görüşleriyle fena bulup hak ile kaim olarak
bakiyenin zuhurundan ve benliğin bekasından korkarlar.” Ayet: “Başkalarının
yanıldığı hususları bilsen ve onlara anlayış göstersen de, seni sevsinler diye,
sen de onlardanmışsın gibi aynı taraftanmışsın gibi yapma noksan sıfatları
üstlenme.”
“Bütün
insanların ve insanlığın vekili olduğun için tarafsız bir şekilde eksiklik ve
yanlışlıkları göstermeye devam et. Rabbin suret-i halk ile
perdelendi, ben senin suretinle zahir oldum, artık halk suretinde benimle kaim
ol, Haktan halka geri dönüşte Hak ile halk ol. Yaratışın ve halk oluşun, halk
edilişin, halkın tümünün temsilcisi olarak da insan seçildi. Yaratılmışların
seçilmişi olan insan kan pıhtısından, alâktan, rahimde ters olarak tutunan
damladan, nutfeden, yani, ilgi ve alâkadan hatta sevgi ve aşktan
yaratılmıştır.” İlim ile halk edilen insan iraden ölürse tevhit ilmiyle kâmil
insan olarak yaratılır. Halk ediş ve yaratılış gerçekleşmiş olur.
Veled-i Kalbin Doğuşu ve Dirilişi
Tevhit ilmi ile insana hakiki dirilik
verileceği müjdelenir. İnsanın aslında uykuda olduğu, ilim alıp uyanınca
yaşamaya başlayacağı anlatılır. Gece ve gündüz, uyku ve uyanıklık ile misal
âleminde çeşitli gerçeklere değinilir. Gece ölüme, gündüz yaşama benzetilir.
Sabah olunca ölüye benzeyen nefisten diri bir kalp çıkar, ihya olur. Gün boyu
kalp ruhtan aldığı nur, anlayış, idrak ile çalışma ibadeti yapar, ulvî hayat
başlar.
İnsan bildiği için vardır, bildiği gibidir, kısaca ilimdir.
İlmen yakın aşamasında ruh ilimdir denebilir. Allah’ı bilmek için bilgi veriliyorsa,
ruh veriliyordur. Bu, bilinmeyi seven Allah’ın amacına uygundur. Beden ve
nefsiyle var olan kişinin nefsi ilme dayalı fikir ve zikir ile şükrederse anlam
kazanır. Manalarını idrak ettiği ulvi bilgilerin nuru kalbine dolarsa yepyeni
bir kişilik doğar. Bu kişilik ruh ve bedenden oluşan ilk kişiden çok farklıdır.
Kalp yeniden diriliş içindir, kişi, Allah için verilen ruhla iradî mevte ulaşmış,
veledi kalbi doğmuş, yeniden dirilmiştir.
Ruh ile nefse yardımcı olun, siz onlardan
doğmuş olan kalpsiniz. Kalp sizin hakikatinizdir, siz ondan başka bir şey
değilsiniz. Ruh ile nefsinize, hakkıyla riayet ederek, nefsin hukukunu adaletle
bolca vererek yardım ediniz. (4.36)
Bilginin erilliğine, bedenin
dişiliğine değinilmişti. Kitapta adı geçen nebilerin hikâyelerinin tevilinde
ruh Yakup’u veya ruh İmran’ı tabirleri kullanılır. Âdem için de “bedeni
zevcesidir” “Havva bu nedenle eye kemiğinden yaratılmıştır” denir. Ruh külli
ilmi temsil eder. İlim “Fikir” verir, fikir ile “Zikir” edilir ve en sonunda
“Akıl” ortaya çıkar. İmran’ın oğlu zikreden Zekeriya, onun oğlu da akıllı
Yahya’dır. Diğer taraftan bedenin kızı nefis ve nefsaniyet, Allah’a tam teslim
olmuş ise mutmain ve mülhime aşamalarını geçer Meryem doğmuş olur. Meryem,
Fikir ile anlayışlı ve nurlu olur, Zekeriya sayesinde idrake erer, razı olur ve
razı olunur. Meryem’e nur ile mesh edilmiş kalp çocuğu İsa Mesih bağışlanır.
Bir tarafta Ruh, Fikir, Zikir, Akıl ve Yahya, diğer taraftan yaklaşımda ise
Beden, Nefis, nur, idrak, Mesih kavramları iyi anlaşılmalıdır. Her insan
kendinde bu kavramların yerini ve önemini bulabilir. Bedende, ruh sayesinde,
ihya olan yeni nefsanî hayatın doğurganlığı, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail gibi,
veled-i kalp yaratır, çünkü kalpte eril Ulvî yaşam da hüküm sürerek, çalışmaya
devam etmektedir.
Veledi
kalp, kalbe inen ruhun nuruyla dirilir, ruhun mazharı, göründüğü yer olur. Kalp
çocuğu ölümsüz ruhun nuru ile doğmuş, dirilmiş olur. Önce Habib’inde görüldüğü
gibi, ikinci doğuş ile kâmil insan yaratılmış, Âdem ile başlayan devrimsel
süreç, yücelişle, mir’aç ve vuslat ile tamamlanmış olur.
Ruhu temsil eden İbrahim ile bedeni
temsil eden Hacer’in oğulları İsmail olmuştu ve veled-i kalp denmişti. Hz. Musa ve İsa da veledi kalptir. Nefsi Emmarenin Firavun olduğu bilinir. Ancak Nefsi Levvame ile Ruh'un oğlu Musa'dır. Suya bırakıldı, sudan Nefsi Mutmain kurtardı ve süt annesi olarak Levvameye teslim etti. (28 Kasas 1-9) Aynı şekilde Hz. İsa da Nefsi Mutmain olan Meryem'in oğludur. (3.38)
Keza,
siz de bu sürecin son aşamasından geçilerek yaratılan insan neslinden halk
edilmişsinizdir. Dostluk ve muhabbet etmeniz amacıyla nefsanî tarafınıza
meyletmeniz için ruhunuza bedensel bir eş, zevce izhar edilir. Ruh ve kalp
tarafınız ile nefis ve beden tarafınız arasında, rahmet olarak, muhabbet
oluşur. Nefsiniz, kalbinize bahşedilecek yeniden doğuşta, ruhun nurunun
idrakiyle kurtuluşa erer, neşelenir.
Böylece,
nefsin fıtratında olan doğurganlık rahminde kendisine itaat edici bir kalp
veledi bağışlanır. Nefis de hidayet bulur ve ahlakıyla ahlaklaşıp kurtuluşa
erer. Kalbin veledi ruhun nuru ile dirilse de henüz ruhun nefyedilmediği gözden
kaçırılmamalıdır.
Ruh
da nefsi etkilediği ve kendisinin idrak edilmesini sağladığı için; ruhun
nurunun idrakine erişen yeni bir hayat verdiği, anlayışının hayata
geçirilmesini sağladığı için nefsi sever. Allah’ın, bağışlanmış bulunan veledi,
yeniden doğuşu, mübarek kılarak rahmet etmesiyle, yeni doğan kalp veledi ruhun
nuru ile dirilmiş olur. Bu diriliş, ruh ile terakki eder ve onunla kemali,
olgunluğu zahir olur, ortaya çıkar. Bu halk edişlerde tefekkür edenler için
olgunlaşma fırsatı vardır.
Dünyevî
yaşam, doğurgan nefisle, ruha eşlik edecek bedenin muhabbet için verilişinden
ve kalp veledinin rahmet için ihsanından sonra gerçek canlılığına ve amacına
kavuşur. “Tevhit ilmiyle verilen ruhun nuruyla dirilir. Fenadan sonra bilgilerimle bilgili, ilmim ile âlim, sıfatımla
sıfatlanmış vücut vardır.” Benim mülküm O’nundur diyerek O’nda fani olan O’na
dönerek O’nunla baki olur. Kişi çıkar aradan kalır Yaradan!
Veled-i Kalbin Ruhlanışı
“Yarattığı her şeyi güzel
yaratmıştır. Yüce Hak, sıfatının ortaya çıktığı yeri, mazharını güzel yapan
zattır. Güzellik sıfata aittir. Halk edilmiş beşeri varlık, insan sıfatın mazharıdır.
Ancak ‘İnsan-ı kâmil’ bu özellikten ayrıdır ki o, Zat olan cemal’e özel kılınarak
yaratılmıştır.”
Bu
sebepten; “kâmil insan, tam teslimiyet ile en güzel ahlaklı olarak, en uygun
kıvamda ve yaratılışın adaletlisi olarak, orta halde bulunan, iki tarafını bir
etmeye mahsus kılındı.” Hak ile halk arasında, orta hücrede, tesviyede oldu!
“Orta
halde olması sebebiyle, yüce Hakk’a ait olan ruhu kabul etme kabiliyetinde
oldu. Kâmil insana bahşedilen veledi kalbe, kendi ruhundan üfledi. İnsana
Hakk’ın ruhundan üflenmiş olmasıyla, bu insan cinsiyle, yaradılış sona ermiş
olup, Hak görünür, zahir oldu.” (32.9) Ruhu
kabul yeteneği olmadan, kalbin veledi doğup dirilmeden, ruh üflenmez, üflenmiş
olmaz. Kalp çocuğu ruhun zahiridir, nur ile dirilir, ruh ile yücelir. Ölüm
sonrası ölümsüzlüğün yaşandığı insandır, kâmildir. Halk edilen eşyanın insana yükselişi
evrimsel, insanın benliksiz, bencilliksiz ve gayriden bakiyesiz, tam fakirlikle
kemale, olgunluğa erişi, yücelişi, böylece, devrimseldir. Eşya halk edilir, canlılık yaratılır ve insan inşa edilir. Hamtaş ocaktan alınır, işlenir, içinden eser çıkar!
Not: İlgili ayetler; , 2 BAKARA157; 4 NİSA; 36; 6 EN’AM 2; 19 MERYEM 67; 24
NUR 24/45; 25 FURKAN 54; 30 RUM 20; 32 SECDE 7, 8, 9 ; 96 ALAK 2. Bu ayetlerin sentez edilmeden, sadece
analiz için ayrı ayrı okunması halinde anlamak zor olabilir. Her ayette bir
başka konu ele alınıyor gibi gelebilir.
Örneğin, insanın çamurdan mı, kan pıhtısından mı, sudan mı yaratıldığı
anlaşılamaz, zıt görüşler gelişebilir. Yukarıda bu ayetlerin tümü tevhit ışığı
altında birleştirilmeye çalışılmıştır. Evvelinde çamurdan, doğadan, sonra
sudan, ilimden; kan kalbin veledi için kurban da olabilir, fena bulan, yeniden
doğuşu mümkün kılan da.