Kitabı okumak için tıklayınız: Click here to view Kendimizi Bilmenin Neresindeyiz. |
Dostlar
arasında kutlanan “kandillerin” anlamı, sırası ve düzeni insanı soru sormaya ve
düşünmeye iter. Kitabın kendine özgü ilmine uygun bir sisteme dayalı olmaları
da ayrıca yönlendirici olabilir. Bir görüşe ve duyumlara göre şöyle olabilir:
Regaip: Rahme düşüş, (Recep, Şaban, Ramazan
olan üç ayların ilk günü, Mevlitten
9 ay önce), Sıratı Müstakim de denen Seyri Süluk Tevhit öğrenimine giriş.
Mevlit: Doğum, (aynı yılda ilk kandil gibi görünür,
aslında dokuz ay önce verilmeye
başlanan tevhit ilmi ile veled-i
kalp doğar), Talebe, Hakkın Efal-Sıfat-Zatıyla yeniden dirilir.
Mi’râc: Yüceliş, Hakk’a vasıl olma, vuslat (Recep
ayının 27.günü). Kişi fani olmuş, fna bulmuş, yeniden dirilerek Hakka kavuşmuştur.
Berât: Peygamberliğin tebliği, yetkilendiriliş (Mi’râc’ın
12.Günü). Kişi beratını-Diplomasını alır, Kuran kalbine inmeye hazırdır.
Kadir: Kur’an’ın Kalbe inişi, maddenin, gecenin kadrinin
bilinişi, (Ramazan ayının 27.günü). Madde Resulün ruhunun, ilminin, görünür halidir.
Regaip
tevhit ilmine giriş olarak da düşünülebilir, rahman her kişiye, rahim ise er
olacak kişiye, özel, yakınlara, ikramda bulunulanlara ihsan anlamındadır.
Yağmur rahmanidir, her kişinin tarlasına yağar. Özel dersler ise kişiye
özeldir. Kişiye özel eğitim ve öğretim sonucunda yepyeni bir kişilik
kazanılabilir ve yeniden doğum, mevlit hali yaşanabilir. Mi’râç ise evrimsel
olan gelişimin üzerine devrimsel olarak görünen yüceliş, letafet kazanış,
tevhit ilmi ile Hakk’ın Ef’al, Sıfat ve Zatı ile diriliş olabilir. Berât ise Hakk’ın
tecelli etmesinden sonra halka iniş ve onları yücelmeye davet ediş olmalı. Ramazan
ayında Kitabın inmesi ile döngü tamamlanabilir.
Kitapta
“ins” diye geçer, sanki “insan adayı” anlamındadır. Hayvanatın tümünün her
türlü özelliğini içeren ve uygulayabilen bir kişi ve kişiliktir. İnorganik
ortamdan organik yaşama ve tek hücreden çok hücreye, oradan da maymun ve
maymunluğa geliş tam bir “evrim” mucizesidir. İns bu evrimsel sürecin sonunda
ortaya çıkar. Ancak daha da önemlisi bu “yaratığın” temel alınmasından sonra,
bir yeniden doğuş süreciyle, “insanın” yaratılması, inşa edilmesidir. Bir açıdan evrim bir
düzlem üzerindeki gelişimi, yaradılış ise bu düzlemden kurtulup üçüncü boyutta
bir yücelişi, letafet kazanımını simgeler. İnsan, bu açıdan bakıldığında,
evrimsel düzlem tabanında devrimsel bir yükseliş ve yücelişi gerektirir. İnsan, insanlık kavramının kapsamına giren niteliklerin uygulanmış halidir. Olgun
kâmil insan kendi âleminin efendisidir.
Olgunlaşma
süreci tüm adaylara açık ve tüm adaylar eşit hak ve olanaklara sahiptir.
Yaradılıştan sahip olunan yetenekler ve bazı sonuçlar halkın daima dilindedir,
halkın içinde söylenenlerle nesilden nesile aktarılır. Örneğin, insanlıktan
nasiplenme üzerinde durulur. Halk arasındaki muhabbetle, halk ozanlarıyla, halk
deyişleri çoğalır ve yaşatılır. Hepsinin özünde özel eğitim ve öğretime dayalı
bir ilim olduğu bilinir. Bu ilim Hakkın ilmidir, Hak ilmidir, Tevhit İlmidir, kabul edilir. Bilimsel olarak tüm Evrenin oluşumunun temelinde bir santimetre küpten az bir miktar enerji damlası vardır, bu enerji, ayaete göre Tevhit İlmi yüklüdür. (3 Ali İmran, 53; 13 Rad, 17; 7 Araf, 1,2)
Kendi
fıtratında bu ilme yatkınlık hisseden bir kişi kendini adarcasına ilmi tahsile
kendini tahsis eder. Kendi içinde kendini arayış, kendini bilmeye ve bulmaya
gidiş olduğu için bir açıdan ilmin tahsili dış dünyaya kapanış gibi görünür.
Dış dünyanın içinde yaşarken ana rahmine dönüş gibi bir hal içine girilir.
Kişinin kendi beden mağarasına kapanışı olarak anlaşılabilir. Tevhit ilminden
elde edilen kavramların özel iç âlemde yaşanması, biraz da ilimden nasibini
henüz almamışların içinde ve arasında, yalnız kalınmasına yol açabilir. Bu
durum, bir anlamda, “ana rahmine düşüştür”, regaip de bu olabilir.
Bu
olay ile, “özele geçiş” ile, aylar önem kazanır, özellikle ilk üç ay kutsala
yolculuk aylarıdır. Efal, sıfat ve zatının teslimine gidebilen kişi için bu ilk
aşamayı takip eden iki aşama, sonraki altı ay da önem kazanır. Fenayı Efal, Tevhidi Efal ve Tecelli-i Efal gibi her makamda Fena-Tevhit-Tecelli aşamalı geçilir, 9 ay sonra Yeniden Diriliş olmak üzere. Bildikçe ve
öğrendikçe bildikleri ve öğrendikleri hakkındaki fikirleri değişir, hak ve
hakikati gördükçe müşahede etmeye, gözlemlemeye, izleyici olmaya başlar. Her
türlü hareket, kuvvet, kudret, iş ve işlemlerin gerçek sahibi hakkında bilgi
sahibi olur. Kendini adamak ile başladığı süreçte, üçer aylık üç aşamada,
mertebede tam bir teslimiyete erebilir.
Dokuz
aylık yolculuğun üç aylık son aşaması, mertebe veya makamında da sebat eden
kişiye hakça ef’al, sıfat ve zat yaşantısı bağışlanabilir. Bağışlanmış kuvvet
ve kudret ile donatılmış kişi artık kendini adayan kişi olmayabilir. Bu süreç
bir anlamda yenilenme, bir “yeniden doğuş”u anımsatabilir. Bu ise “mevlit”tir,
kutlu doğum, kutsal doğum olabilir. Halvete girip de çıkan kişi artık giren kişi değildir, Hakkı görür, Hakkı tutar.
Günlük
hayatta da üç, üç çarpı üç dokuz, üç çarpı dört on iki, üç çarpı dokuz yirmi
yedi gibi rakamları kullanarak anlam yüklenir. Doğumdan sonra geçen üç ayda
kişi bir yükseliş, bir canlanma yaşayacaktır. Takip eden yirmi yedi gün sonra
ise ölümsüz ruh ile ruhlanış, yüceliş gelebilir. Peygamber efendimiz mi’râc ile
taçlanmıştır.
Toprak,
su, ateş ve hava olarak bilinen dört temel element, anasır, ana sır halka
inişin müjdecisi olabilir. Üç çarpı dört on iki gün yücelişten sonra iniş
süresi olarak yeterli olabilir. Elçilik görevinin verilişi halkın eğitim ve
öğrenimi, halkın kurtuluşu içindir. Görev verilmesi bir berat ile yetkilendirme
ile ispatlanmalıdır.
Verilen
görevin başarıyla tamamlandığının ispatı ise Kitabın inişi olabilir. Bu sürecin
sonu da üç ayların üçüncüsü içinde üç çarpı dokuz yirmi yedi gün sonra
gelebilir. Kadir gecesi, Hakikat Güneşinin gurup etmesiyle kara ve karanlık
olan madde âleminin, gecenin kadrinin bilinmesi anlamına gelebilir. Eşyanın
hakikatini idrak edene çok şey aşikâr olabilir. Atomun parçalanmasıyla ortaya
çıkan ısı ve ışık misali, Hakikat Güneşinin fecirde doğuşuyla karanlık maddeden
eser kalmaz, gören görmez, işiten işitmez, bilen bilmez O’ndan gayri! Bilen söylemez, ifşa etmez, söyleyen bilmez de denebilir!